İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ Hasan Salih ACAR Esnek Ambalaj Sanayicileri Derneği Genel Sekreteri TOBB Türkiye Ambalaj Meclisi Danışmanı Dünyada artan nüfusun gereksinimlerinin karşılanması gerek sanayileşmede ve gerekse tarım faaliyetlerinde entropi artışına neden olmaktadır. Bunun en belirgin kanıtı, dünyanın sıcaklığı ve ikliminin, insanların fosil yakıt yakması, yağmur ormanlarının kesilmesi ve çiftlik hayvanları yetiştirilmesi sonucunda salım yapılan gazlar nedeniyle olumsuz olarak etkilenmesidir. İklim değişikliği, çağımızın belirleyici sorunlarının başında gelmektedir. Değişen hava koşulları gıda üretimini tehdit etmektedir. Bugün sert önlemler alınmazsa, gelecekte bu etkilere uyum sağlamak daha zor ve maliyetli olacaktır. Sera gazları doğal olarak oluşur ve güneşin sıcaklığının bir kısmının uzaya geri yansımasını önleyerek ve Dünyayı yaşanabilir hale getirerek insanların ve diğer milyonlarca canlı varlığın hayatta kalması için gereklidir. Ancak, bir buçuk yüzyıldan fazla süren sanayileşme, ormansızlaşma ve büyük ölçekli tarımın ardından, atmosferdeki sera gazı miktarları üç milyon yılda görülmemiş rekor seviyelere yükselmiştir. Nüfuslar, ekonomiler ve yaşam standartları büyüdükçe, kümülatif sera gazı salımları da artmaktadır. Bu, atmosferde doğal olarak oluşan gazlara ilaveten ciddi oranda sera gazı eklenmesi ile sera etkisini ve küresel ısınmayı artırmaktadır. Dünya atmosferinde biriken bu gazlar, seradaki cam gibi bir etki göstererek güneş ısısının tutulmasına ve uzaya geri gönderilmesinin engellemesine neden olmaktadır. İnsan faaliyetleri, karbon dioksit, metan, nitroz oksit ve florlu gazlar gibi gazların atmosferdeki derişimlerini arttırmaktadır. Karbon dioksit insan faaliyetlerinin ürettiği gazlardan en yaygın olan sera gazıdır ve insan kaynaklı küresel ısınmanın %64’ünden sorumludur. Sanayileşme başladığından beri atmosferdeki derişimi %40 artmıştır. Daha az miktarda salımı olan fakat karbon dioksitten daha etkili ısı tutan diğer sera gazlarından metan insan kaynaklı küresel ısınmanın %17, nitroz oksit ise %6’sından sorumludur. Salım artışının nedenleri; - karbon dioksit ve nitroz oksit üreten kömür, petrol ve gaz yanması, - ormanların yok edilmesi, (ağaçlar atmosferdeki karbon dioksiti soğurmakta, yakıldıklarında yapılarındaki karbonun karbon dioksit olarak atmosfere katılmasıyla sera etkisinin artmasına neden olmaktadır) - hayvancılığın artması, (sığır ve koyun gıda sindirimi ile metan gazı üretmektedirler) - Azotlu gübreler, nitroz oksit salımına neden olmaktadır. - Florlu gazlar, karbon dioksitten 23 000 kat daha çok ısınma etkisine sahiptirler. Bugün gerekli önlemlerin alınmaması halinde, gelecekte bu etkilere uyum sağlamak, gerçekleşen tahribatların düzeltilmesi daha zor ve maliyetli olacaktır. İklim değişikliğinin, özellikle küresel ısınmadan kaynaklandığı kabul edilmektedir. Dünya atmosferindeki sera gazı konsantrasyonu, dünyadaki ortalama küresel sıcaklıkla doğrudan bağlantılıdır. Mevcut küresel ortalama sıcaklık, 19. yüzyılın sonlarına göre 0.85 0C daha yüksektir. Bilim insanları, sanayi öncesi dönemlerdeki sıcaklığa kıyasla 2 °C'lik bir artışı, küresel çevrede tehlikeli değişikliklerin meydana gelme riskinin çok daha yüksek olduğu eşik olarak görülmektedir. Bu nedenle, uluslararası toplum, ısınmanın 2 °C'nin altında tutulması gerektiğini kabul etti. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) Ekim 2018’de 1.5 °C'lik küresel ısınmanın etkileri ile ilgili özel bir rapor yayımlamıştır. Önceki tahminler, ortalama sıcaklıkların 2 °C artması durumunda verilecek zararı tahmin etmeye odaklanırken, bu rapor, iklim değişikliğinin pek çok olumsuz etkisinin 1,5 °C seviyesinde de olacağını göstermektedir. Rapor, küresel ısınmanın 1,5 °C ile sınırlandırılmasının arazi, enerji, sanayi, binalar, ulaşım ve şehirlerde "hızlı ve geniş kapsamlı" geçişler gerektireceğini ortaya koymaktadır. Küresel net insan kaynaklı karbondioksit (CO2) salımlarının 2030 yılına kadar 2010 seviyelerine göre yaklaşık %45 düşmesi ve 2050 civarında "net sıfır" a ulaşması gerektiği vurgulanmaktadır. Bu, kalan salımların havadan CO2 uzaklaştırılarak dengelenmesi gerektiği anlamına gelmektedir. Ülkeler iklim değişikliğine küresel tepkiyi güçlendirmek için 1995 yılında müzakereler başlatmışlar ve iki yıl sonrada Kyoto Protokolünü kabul etmişlerdir. Kyoto Protokolü, gelişmiş ülke Taraflarını yasal olarak salım (emisyon) azaltma hedeflerine bağlamaktadır. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi - United Nations Framework Convention on Climate Change (UNFCCC) Tarafları Paris'te 2015 yılında düzenlenen 21. Taraflar Konferansı'nda, iklim değişikliğiyle mücadele etmek ve sürdürülebilir düşük karbonlu bir gelecek için gereken eylemleri ve yatırımları hızlandırmak ve yoğunlaştırmak için dönüm noktası niteliğinde bir anlaşmaya varmışlardır. Paris Anlaşması'nın temel amacı, bu yüzyılda küresel sıcaklık artışını sanayi öncesi seviyelerin 2 °C’nin çok altında tutarak iklim değişikliği tehdidine karşı küresel tepkiyi güçlendirmek ve sıcaklık artışını 1,5 °C’ye kadar sınırlandırma çabalarını sürdürmektir. 2019 İklim Eylem Zirvesi, eylemin en fazla fark yaratabileceği ağır sanayi, doğa temelli çözümler, şehirler, enerji, dayanıklılık ve finansmanı gibi temel iklim sektörlere odaklanmıştır. 2007 yılında, Nobel Barış Ödülü, insan kaynaklı iklim değişikliği hakkında daha fazla bilgi oluşturma ve yayma çabalarından dolayı eski ABD Başkan Yardımcısı Al Gore ve IPCC'ye ortaklaşa verildi ve iklim değişikliğine karşı koymak için gerekli önlemlerin temeli atılmış oldu. İklim değişikliği ve çevresel bozulma, dünya için varoluşsal bir tehdit olarak görülmeli ve yeni stratejiler geliştirilmelidir. Avrupa Yeşil Mutabakatı (Green Deal), AB ekonomisini sürdürülebilir kılma planıdır. Plan, gerekli yatırımları ve mevcut finansman araçlarını ana hatlarıyla belirlemektedir. Avrupa Yeşil Mutabakatı, döngüsel bir ekonomiye geçerek kaynakların verimli kullanımını artırmayı, 2050'de iklim açısından nötr olmayı, biyo-çeşitliliği eski haline getirmek ve kirliliği azaltmak üzere gerekli alt yapıyı oluşturmayı hedeflemektedir. Bu hedefe ulaşmak için; çevre dostu teknolojilere yatırım yapmak, inovasyon için endüstriyi desteklemek, daha temiz ve daha sağlıklı taşıma araçlarının sunulması, enerji sektörünün karbondan arındırılması, binaların daha enerji verimli olmasını sağlamak, küresel çevre standartlarını iyileştirmek için uluslararası ortaklarla birlikte çalışmak ekonomi dahil tüm sektörlerin harekete geçmesini sağlamak gerekecektir. Yeşil Mutabakat kapsamında; AB Komisyonunun iklimle ilgili hedeflerin gerçekleşmesinde baş koşul olarak ekonominin tümünde karbonun etkin bir şekilde fiyatlanmasını öngörülmektedir. Sınırda karbon düzenlenmesinin, hem karbon kaçağı sorununu önlemek, hem de AB’nin küresel sera gazı azaltım hedefinin paydaşlarınca da benimsenmesini zorunlu kılmak amacıyla tasarlanmaktadır. Bu nedenle, iklim değişikliğinin önlenmesi için firmaların gerekli önlemleri alması aksi taktirde bunun bedelini ödemek zorunda kalacağından rekabet gücünün olumsuz olarak etkileneceği bilinmelidir.